Baba kız aşkı çocuğun üçlü ilişkiye geçmesi ile birlikte başlar.Ortalama iki buçuk yaşına kadar çocuğun ilgisi daha çok annesineyken(ona bakım veren kişi bir başkası da olabilir) iki yaşından sonra babanın varlığıyla da fazlasıyla ilgilenmeye başlar. Çocuk bu yaşa kadar anneyle ilişkisini sağlıklı bir şekilde tamamladıysa bir sonraki aşama olan üçlü ilişki dediğimiz döneme de sağlıklı bir şekilde geçmiş ve babaya ilgisi normalden daha fazla olmaya başlamıştır. Bu durum kız çocukları ve erkek çocukları için farklılık gösterir. Kız çocukları karşı cinsten birinin sevgisiyle yeni tanışırken ve bunu keşfetmeye çalışırken erkek çocukları annesini paylaşması gereken bir hemcinsinin olduğunu fark eder.

İnsan memeli hayvanların içinde en fazla bakıma ihtiyaç duyan tek varlıktır. İnsanın anne karnına düştüğü andan itibaren ilk oluşmaya başlayan ve gelişimi en son tamamlanan organı beyindir. Gebeliğin 4. Haftasında beyin ve omirilik soğanı gelişmeye başlar bu bebeğin kalp atımından bile önceye tekabül eden bir süredir.
Doğumla birlikte beyin hücre sayısı 100 milyar civarındadır. Hiçbir canlıda görülmeyen bu durumun insanda görülmesinin önemli sebepleri vardır.
Bebeğin dışarıdaki dünyaya anne karnında başlayan ilgisi doğumla beraber beyin gelişimine paralel olarak artarak devam eder. Yapılan araştırmalar bebeğin ilk haftalarda yuvarlak olan nesnelerle daha ilgili olduğunu gözler önüne sermiştir. Peki bu ne demektir? İnsan yüzüne odaklanmak. Bebek etrafında ona bakım veren insanlara karşı tahmin ettiğinizden daha ilgilidir, özellikle bu insanların yüzlerine.
Kız ve erkek çocuklarının cinsiyetlerini fark etmeleri ile birlikte sosyal ve kültürel olarak kız ve erkek rolüne uygun davranışlar sergilemeleri beklenir. Bu dönemin en önemli özelliği merak ve suçluluk duygusudur. Kız çocukları kendi cinsel kimliği ile babanın cinsel kimliğinin farklı olduğunu keşfettikleri bu dönemde anne ile babanın sevgili olduğunu da fark eder. Babaya yakın olan ve sevgili olan annenin yerine geçip babasıyla evlenme fantezileri kurarlar. Bu dönemde kız çocuklarında ‘ben büyüyünce babamla evleneceğim’ cümlesini oldukça sık duyarız.Baba kız aşkı böylece başlamış olur. Ergenlik dönemine kadar cinsel duygularımız, karşı cinse olan fiziksel arzumuz olmadığından bu dönem çocuğu baba sevgisini aşkla karıştırma eğilimindedir. Babaya kur yapan, cilve yapan, babanın terliklerini önüne getiren, annesine sırtını dönüp babasına sarılıp uyuyan kız çocukları babanın da onunla annesinden fazla ilgilenmesini bekler.

Kız çocukları babaları ile ilgilenirken diğer taraftan babanın anneye ait olduğunu bilirler ve anneye karşı yoğun bir suçluluk duyguları olur. Kız çocukları şöyle düşünürler baba anneyi seçtiğine göre anne gibi olmalı. Bu dönemde çok rastladığımız bir diğer durumsa kız çocuklarının annenin kıyafetlerini giymek istemeleri, topuklu ayakkabılarını denemeleri, annenin rujlarını ve makyaj malzemelerini kullanmalarıdır. Kız çocukları hem kadın kimliğinin ilk basamağı olan cinsiyetlerini keşfetmeleri hem de babalarıyla evlenme hayallerinden anneyle özdeşim kurma yoluna giderler. Annenin bu dönemde kız çocukları ve babalarının ilişkilerine mümkün olduğunca az müdahalesi ile bu dönem sağlıklı bir şekilde atlatılabilir. Örneğin babası ile oyun oynayan kız çocuğuna annesi ‘bu kadar oyun yeter, şimdi kahvaltı zamanı’ gibi bir müdahaleyi kız çocuğu babası ile ilişki kurmasını istemeyen annenin çocuğu cezalandırması olarak algılayıp suçluluk duyguları artabilir.
Baba açısından baktığımız zaman baba bilinçdışında kızını ailesinde bir figür yapabilmektedir. Örneğin kızını annesine, kız kardeşine ya da teyzesine benzetebilir. Böyle bir durumda babanın kızına karşı duyguları ve davranışları babanın kendi çocukluğundaki figüre benzer olabilmektedir.
Kız çocukları yetişkin bir kadın olduğunda babalarına benzeyen erkekleri tercih etme olasılıkları oldukça yüksektir. Pek çok şarkı sözüne deyime ve atasözüne girmiş bu tabir Nil Karaibrahimgil’in şarkısında ise şöyle dile getirilir ‘aman gün almasın, otuzundan, bir tane bulunsun, aynı babasından’.
Kadınlar baba figürüne benzeyen erkeklerle evlendiklerinde evliliklerinin ilk dönemlerini oldukça güzel geçirdiklerini dile getirirler. İlk zamanlarda bilinçdışında babayı temsil eden erkekle yaşanılan duygular çok yüksektir. Böyle bir ilişki daha çok çocuksu bir coşku ve heyecanla başlar. Bir süre sonra ilişkide yakınlık sorunları ve cinsel bir takım sorunların olması olasıdır.
Bu danışanlarla dinamik ağırlıklı bütüncül psikoterapi tekniği ile çalışılır.
Aile Terapisti Gülcem Yıldırım
Aile-İlişki-Evlilik Danışmanı Gülcem Yıldırım; aile danışmanlığı, ilişki danışmanlığı, evlilik danışmanlığı, emdr, eft, bireysel danışmanlık alanlarında çalışan, Bakırköy Psikoterapist, İncirli Psikoterapist, Ataköy Psikoterapist, Bahçelievler Psikoterapist adreslerinde de hizmet vermektedir.
Kişilik bozukluğu kişinin çevreye uyumunu, günlük işlevselliğini bozan, kendinde gerilim- kaygı hali oluşturup, içinde yaşanılan kültürün beklentilerinden sapma gösteren, süreklilik taşıyan bir hal alması durumunda bahsedilen bedensel, düşünsel ve ruhsal özelliklerdir....
EMDR, Türkçe açılımıyla Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme, güçlü bir psikoterapi yaklaşımıdır. Bugüne kadar her yaştan yaklaşık 2 milyon kişinin farklı tiplerde psikolojik rahatsızlıklarının başarıyla giderilmesini sağlamıştır.
Bireysel Psikoterapi kişinin hayatına zorluk yaşadığı herhangi bir dönemde başlayan kendine, çocukluğuna ve ergenliğine gittiği kendiyle tekrar tanıştığı uzun bir yolculuk sürecidir. Bu yolculuk sürecinde terapistin görevi bu uzun yolculuğa eşlik etmektir. Bu süreç minimum altı ay – bir sene sürer.
Ataköy Aile Danışmanı Gülcem Yıldırım, danışmanlık desteği görmek isteyen kişinin, hayatında yanlış giden bir şeyler olduğunu fark etmesi ve bununla ilgili değişime açık olmasını bekleriz. Çoğu zaman bireysel danışmanlık için başvuran danışanların arzusu iyi hissederek iyileşmektir. Bu çok doğal bir istek olmakla beraber danışmanlık süreciyle uyuşmaz. Kendi iç yolcuğuna çıkmak için gelen danışanlar hayatlarında yapacakları her değişiklikten sonra olumsuz duygular hisseder. Bunun sebebi beynin bir konfor alanı vardır. Hep aynı şeyleri yapmak ister, hep aynı yoldan yürümek ister, evde bile hep aynı koltukta oturmak ister. Dolayısıyla kişi bu yolculuk sürecinde hayatıyla ilgili yaptığı her değişiklikte kaygı, korku, endişe gibi bilinmezliğin getirdiği doğal duygularla karşılaşır. Bu süreç geçici olmakla beraber kişinin danışmanlık sürecindeki beklentisiyle uyuşmazlık gösterir.
Seans odası kişinin zaman zaman canının acıdığı, ağladığı, üzüldüğü, şaşırdığı, farkındalığının arttığı, ilişki kurma yetisinin kuvvetlendiği, tıpkı bir ayna gibi kendini gördüğü, kendisiyle tanıştığı bir yerdir. Kişi neyi sevdiğini, hangi durumlarda öfkelendiğini, neyin onu üzdüğünü, aslında kim olduğunu görür. Uzun, keyifli, zorlu, umutlu bir yolculuktur. Bu yolculuğun sonunda ithaki (mutluluklar ülkesi) ülkesi yoktur.
Ataköy Aile Danışmanı Gülcem Yıldırım: Hayat devam ettikçe olumsuz duygular da devam eder, kayıplar, üzüntüler, öfkeler hepsi devam eder. Seans odasında kişi bu duygularla nasıl başa çıkacağını öğrenir. Duygularıyla savaşmak yerine onları kabul edip, var olmasını izin verip onları seyretmeyi öğrenir. Hissettiklerinin anlamını kendi kendine bulmayı öğrenir. Arkadaşım öyle dediği için bu kadar üzüldüm, annem şöyle davrandığı için öfkelendim, bu kadar çok çalıştığım için bunaldım demeyi öğrenir. Seanslardan sonra çocukluğunda yaşadığı problemlerle bugün karşılaştığında duygusu daha hafif olur. Çocuklukta üzüntü veren anıların duygusu boşaldıkça kişide hafifleme, genişleme, özgürleşme duyguları olur. Danışmanlık sürecinden sonra eskisi kadar yüksek duyguları olmaz. Eskisi kadar dibe çökmez. Üzüntüsü daha az ve geçici olur. Çocukluğunda yaptığı, iyi hissettiren davranışları bulmak da danışmanlık sürecinin ilerlemesinde kişiye çok katkı sağlar. Çocukluğunuzda yaptığınız, iyi hissettiren davranışları bugün yapmak kişinin iyileşmesini sağlar. Sebebi kişinin kendisiyle bağ kurmasıdır, kendi gerçek kimliğiyle bağ kurması.
Online terapiye olan talep, teknolojinin ve internet kullanıcılarının günümüzde hızla artması ile beraber ciddi oranda artış göstermiştir. İnternet kullanımının yaygınlaşması, bütün dünyaya erişimi tek bir tuşa indirgemiştir. Ülkemizde henüz çok yaygın olmasa da dünyada yaygın olarak kullanılan online terapinin ükemizde de çok yakın bir gelecekte hızla yaygınlaşacağı kanaatindeyim.
Günümüzde zaman, ulaşım ve yoğun iş şartları nedeniyle pek çok kişi yüz yüze danışmanlık desteği almakta zorlanıyor. Hal böyle olunca danışmanlık desteği almak için online terapiye olan ilgi ve talep gitgide artıyor. Online terapi özellikle; yurt dışında bulunup dil sorunu nedeniyle danışmanlık desteği alamayan kişiler, yoğun iş temposundan dolayı zaman bulamayanlar, içe dönük kişiler, hali hazırda danışmanlık desteği alırken şehir ya da ülke değişikliği yapanlar ve herhangi bir sebepten yüz yüze danışmanlık sürecini tercih etmeyenler için kurtarıcı bir nitelik taşıyor.
Online Terapi ;internet üzerinden görüntülü ve sesli olarak gerçekleştirilen bir danışmanlık hizmetidir. Online terapi uygulaması genellikle skype, zoom, google meet ya da whatsapp görüntülü arama üzerinden yapılır. Online terapi seansları için internet bağlantınızın ve bilgisayarınızın ya da telefonunuzun olması yeterlidir. Online terapi sırasında sessiz, rahatsız edilmeyeceğiniz bir ortam olması gerekir.