Endişeyi ikiye ayırabiliriz; birincisi sağlıklı endişe ki bu bizi hayatta tutar ve daha işlevsel bir hayat yaşamamızı sağlar, ikincisi sağlıksız endişedir. Sağlıkksız endişe; varolan durumun büyütülerek sürekli huzursuz ve panik olma durumuna denir.
Normal hayata dönme süreci herkes için bir miktar sancılı olacak. Nasıl ki ev hayatına adapte olmakta zorlandık şu an yeni gerçeğimizle normal hayata geçme sürecinde de bir miktar zorlanacağız. Koronavirüs’lü yaşama adapte olmak için öncelikle maske, hijyen ve sosyal mesafe kurallarına dikkat etmemiz gerekiyor uzmanların tavsiyelerini dinlemek bu anlamada önemli. Tavsiyelere uyduğumuz halde kaygımız çok yüksekse, sürekli virüs kapma endişesi içinde kıvranıyorsak, bedensel olarak bizi yatıştırabilecek bir takım teknikleri uygulamak gerekir. Beden rahatladığında zihnin de rahatlaması kaçınılmazdır. Nefes egzersizleri bu anlamda bedeni rahatlatmak için öğrenmemiz gereken en önemli tekniklerin başında gelir. Dört saniyede nefes alma, iki saniye nefesi tutma, 8 saniyede nefesi boşalma ve 2 saniye nefes almadan durma. Bu tekniği gün içinde duygularımız arttığında 3 ile 5 dakika arasında yapmamız duygu regülasyonunu sağlar. Ayrıca bedeni rahatlatan yoga, meditasyon, pilates gibi iç kaslara odaklanan sporlara yönelmemiz bu süreci sağlıklı atlatabilmemiz konusunda bize yardımcı olacaktır. Şayet kaygınız çok yüksekse bu durumda uzman bir psikoterapistten yardım almanızı öneririm.
Koronavirüs süreci herkesin hayatına uzaktan ya da yakından dokunmuş durumda. Burada ‘toplumsal bir travma’dan ‘ bahsetmek mümkün. Toplumsal travmalar varolan, süreğen hayatımızın hızlı bir şekile tepetaklak olması durumunda kaçınılmaz bir süreçtir. Dolayısıyla koronavirüs herkesin iç dünyasındaki çocukluk travmalarını tetikledi. Aşırı yeme isteğinin altındaki temel duygular çocukluk travmalarımızdır. Bugünkü hayatımızda olağandışı bir durumla karşı karşıya kaldığımızda çocukluk travmalarımız tetiklenir.
Yeme isteğinin önüne geçmek için yapılabilecek en önemli şey yavaşlamaktır. Rutin hayatımızı daha yavaş geçirdiğimizde yeme isteğimizin arttığı dönemleri fark etmemiz kolaylaşır. Bu da duygusal açlıkla ruhsal açlık arasındaki ayrımı yapmamızı sağlar. İkincisi şayet karbonhidrat ya da şekerli gıdalara yöneliyorsak örneğin salata ya da protein yemek bizi yatıştırmıyorsa duygusal açlıktan dolayı yeme isteğimizin olduğu artık netleşir. Bu durumda yapılacak olan üçüncü şey hangi duyguyu hissettiğimiz için şu an yemek istediğimizi bulmaktır. Korku, değersizlik, yalnızlık, çaresizlik vs.. bu duygular bizi şekere ve karbonhidrata yöneltir. Duygusal açlık hissettiğimiz için yeme isteğimiz varsa yiyeceğimiz şeyi yemeden önce 5 dakika beklemek duygumuzun yaışmasını sağlar. Böylelikle duyguyla temas ederiz, bu durumda yediğiniz yiyecek anlamını yitirir .
Hapşıran herkesten virüs için endişe etmemeliyiz. Şayet hapşıran herkesten virüs için endişe ediyorsak ; biz duygularımızı düzenleme konusunda yetersiz bir duygudurumuna sahibiz demektir. Aşırı hassasiyet kontrolcü kişilik yapısına sahip olanlarda vardır. Takıntılı kişilik dediğimiz hastalar herkesi ve her şeyi kontrol edebileceğine dair bir yanılsama içindedir. Dışardaki insanları ya hastalığı kontrol edemeyiz. Kendi önlemimizi aldıktan sonra teslimiyetçi olmak gerekir.
Yaşlı aile bireyleri bu noktada en riskli grupta. Yaşlı aile bireylerinin en çok ihtiyacı olan bu süreçte sevgi ve destektir. Yaşlı aile bireylerinin moralini yüksek tutmak, sık sık arayıp hal hatır sormak, ihtiyaçları varsa elimizden geldiği kadar ihtiyaçlarını gidermek gerekir.
Yaşı büyük olan kişilere tavsiyelerim yardım talep etmekten çekinmemeleri. Yaşlılarımız bu noktada bazen çocuklarından, torunlarından aşırı beklenti içine girip hassas davranabiliyorlar. Hep çocuğunun aramasını beklemesin yaşlılarımız kendileri de arayıp sorsun. Duygusal ihtiyaçlarını daha fazla dile getirsin. Bu süreçte özellikle kendi yaşıtlarıyla ilişki kurmaları birbirlerine destek olmaları da çok önemli. Aynı süreci yaşadıkları için birbirlerini anlamaları, empati yapmaları daha kolay olacaktır.
Yaşlılara diğer tavsiyem az haber seyretmeleri, haberler ister istemez bu kişileri umutsuzluğa sevkediyor. Ayrıca sokağa çıkma izni verilen günlerde mutlaka dışarı çıksınlar. Hava, alıp yürüyüş yapsınlar elbette kurallara dikkat ederek.
Basit, sade ve kısa anlatılmalı. Koronavirüs diye bulaşıcı bir hastalık var. Bu hastalık hapşırıkla, öksürükle diğer insanlara bulaşabiliyor. Kendimizi korumak için maske takıyoruz. Çocuk soru sorarsa bu konuşmanın üzerine sorusuna yine kısa ve net cevaplar vermeliyiz. Uzun uzun anlatmak çocuklarda kaygıya ve endişeye neden olur. Onun anlayacağı şekilde basit konuşmalıyız.
Bizim toplumumuzda özel alan konusu henüz yeni yeni gelişiyor. Aile bireylerinin sürekli dip dibe olması gerekir gibi yanlış bir algı var. Doğru olan aile bireylerinin bazen yalnız kendi başlarına kalabilecekleri bir yerde olması bazen de beraber vakit geçirmeleridir. Bu noktada önerim kişilerin kendilerine ait zamanlar yaratması ve bunu bilinçli olarak yapması. Bilinçli olarak boğulma, sıkılma duyguları gelmeden kişiler zaman zaman ayrı vakit geçirirse tartışmalar azalacaktır.
Çin’de boşanmaların arttığına dair haberler var. Bizim toplumumuzda da artabilir. Bunun sebebi çiftlerin birbirleriyle tanışması diye düşünüyorum. Çiftler virüsten önceki hayatlarında çoğunlukla gün içinde ayrı ayrı vakit geçiyordu. Akşam yemeğinde buluşuyordu çoğu aileler. Bu süreçte herkes evde günün 24 saati birlikte vakit geçirmek eşimizin daha önce tanık olmadığımız pek çok haliyle tanışmamızı sağladı. Çiftler birbirlerini daha çok tanımaya başladı. Tanıdıkları kişiyle yeniden uyumlanma sürecine giren çiftlerin bir kısmı boşanacak. Bu süreçte birbirine adapte olabilen çiftler ise daha sağlam adımlarla evliliklerini sürdürecek diye düşünüyorum.
Bu biraz zaman alacak diye düşünüyorum. Biz dokunmadan duramayan bir toplumuz. Sarılma, öpme, fiziksel temas sıcakkanlı olduğumuzun bir göstergesi. Biraz mesafe iç dünyamızda uzaklık ve küslük olarak algılanıyor toplumumuzda. Zamanla bu sürece uygun çeşitli selamlaşma ve yakınlaşma yolları üreteceğimizi düşünüyorum.
Aile-İlişki-Evlilik Danışmanı Gülcem Yıldırım; aile danışmanlığı, ilişki danışmanlığı, evlilik danışmanlığı, emdr, eft, bireysel danışmanlık alanlarında çalışan, Bakırköy Psikoterapist, İncirli Psikoterapist, Ataköy Psikoterapist, Bahçelievler Psikoterapist adreslerinde de hizmet vermektedir.
Kişilik bozukluğu kişinin çevreye uyumunu, günlük işlevselliğini bozan, kendinde gerilim- kaygı hali oluşturup, içinde yaşanılan kültürün beklentilerinden sapma gösteren, süreklilik taşıyan bir hal alması durumunda bahsedilen bedensel, düşünsel ve ruhsal özelliklerdir....
EMDR, Türkçe açılımıyla Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme, güçlü bir psikoterapi yaklaşımıdır. Bugüne kadar her yaştan yaklaşık 2 milyon kişinin farklı tiplerde psikolojik rahatsızlıklarının başarıyla giderilmesini sağlamıştır.
Bireysel Psikoterapi kişinin hayatına zorluk yaşadığı herhangi bir dönemde başlayan kendine, çocukluğuna ve ergenliğine gittiği kendiyle tekrar tanıştığı uzun bir yolculuk sürecidir. Bu yolculuk sürecinde terapistin görevi bu uzun yolculuğa eşlik etmektir. Bu süreç minimum altı ay – bir sene sürer.
Ataköy Aile Danışmanı Gülcem Yıldırım, danışmanlık desteği görmek isteyen kişinin, hayatında yanlış giden bir şeyler olduğunu fark etmesi ve bununla ilgili değişime açık olmasını bekleriz. Çoğu zaman bireysel danışmanlık için başvuran danışanların arzusu iyi hissederek iyileşmektir. Bu çok doğal bir istek olmakla beraber danışmanlık süreciyle uyuşmaz. Kendi iç yolcuğuna çıkmak için gelen danışanlar hayatlarında yapacakları her değişiklikten sonra olumsuz duygular hisseder. Bunun sebebi beynin bir konfor alanı vardır. Hep aynı şeyleri yapmak ister, hep aynı yoldan yürümek ister, evde bile hep aynı koltukta oturmak ister. Dolayısıyla kişi bu yolculuk sürecinde hayatıyla ilgili yaptığı her değişiklikte kaygı, korku, endişe gibi bilinmezliğin getirdiği doğal duygularla karşılaşır. Bu süreç geçici olmakla beraber kişinin danışmanlık sürecindeki beklentisiyle uyuşmazlık gösterir.
Seans odası kişinin zaman zaman canının acıdığı, ağladığı, üzüldüğü, şaşırdığı, farkındalığının arttığı, ilişki kurma yetisinin kuvvetlendiği, tıpkı bir ayna gibi kendini gördüğü, kendisiyle tanıştığı bir yerdir. Kişi neyi sevdiğini, hangi durumlarda öfkelendiğini, neyin onu üzdüğünü, aslında kim olduğunu görür. Uzun, keyifli, zorlu, umutlu bir yolculuktur. Bu yolculuğun sonunda ithaki (mutluluklar ülkesi) ülkesi yoktur.
Ataköy Aile Danışmanı Gülcem Yıldırım: Hayat devam ettikçe olumsuz duygular da devam eder, kayıplar, üzüntüler, öfkeler hepsi devam eder. Seans odasında kişi bu duygularla nasıl başa çıkacağını öğrenir. Duygularıyla savaşmak yerine onları kabul edip, var olmasını izin verip onları seyretmeyi öğrenir. Hissettiklerinin anlamını kendi kendine bulmayı öğrenir. Arkadaşım öyle dediği için bu kadar üzüldüm, annem şöyle davrandığı için öfkelendim, bu kadar çok çalıştığım için bunaldım demeyi öğrenir. Seanslardan sonra çocukluğunda yaşadığı problemlerle bugün karşılaştığında duygusu daha hafif olur. Çocuklukta üzüntü veren anıların duygusu boşaldıkça kişide hafifleme, genişleme, özgürleşme duyguları olur. Danışmanlık sürecinden sonra eskisi kadar yüksek duyguları olmaz. Eskisi kadar dibe çökmez. Üzüntüsü daha az ve geçici olur. Çocukluğunda yaptığı, iyi hissettiren davranışları bulmak da danışmanlık sürecinin ilerlemesinde kişiye çok katkı sağlar. Çocukluğunuzda yaptığınız, iyi hissettiren davranışları bugün yapmak kişinin iyileşmesini sağlar. Sebebi kişinin kendisiyle bağ kurmasıdır, kendi gerçek kimliğiyle bağ kurması.
Online terapiye olan talep, teknolojinin ve internet kullanıcılarının günümüzde hızla artması ile beraber ciddi oranda artış göstermiştir. İnternet kullanımının yaygınlaşması, bütün dünyaya erişimi tek bir tuşa indirgemiştir. Ülkemizde henüz çok yaygın olmasa da dünyada yaygın olarak kullanılan online terapinin ükemizde de çok yakın bir gelecekte hızla yaygınlaşacağı kanaatindeyim.
Günümüzde zaman, ulaşım ve yoğun iş şartları nedeniyle pek çok kişi yüz yüze danışmanlık desteği almakta zorlanıyor. Hal böyle olunca danışmanlık desteği almak için online terapiye olan ilgi ve talep gitgide artıyor. Online terapi özellikle; yurt dışında bulunup dil sorunu nedeniyle danışmanlık desteği alamayan kişiler, yoğun iş temposundan dolayı zaman bulamayanlar, içe dönük kişiler, hali hazırda danışmanlık desteği alırken şehir ya da ülke değişikliği yapanlar ve herhangi bir sebepten yüz yüze danışmanlık sürecini tercih etmeyenler için kurtarıcı bir nitelik taşıyor.
Online Terapi ;internet üzerinden görüntülü ve sesli olarak gerçekleştirilen bir danışmanlık hizmetidir. Online terapi uygulaması genellikle skype, zoom, google meet ya da whatsapp görüntülü arama üzerinden yapılır. Online terapi seansları için internet bağlantınızın ve bilgisayarınızın ya da telefonunuzun olması yeterlidir. Online terapi sırasında sessiz, rahatsız edilmeyeceğiniz bir ortam olması gerekir.